Diyalektik nedir?




Diyalektik, bir düşünme, araştırma, değerlendirme yoludur ve yöntem olarak karşıt kavramların, zıtların birliği esasına dayanır. Nedir o zıtlar? Madde-antimadde, dişi-erkek, emek-sermaye, gece-gündüz, aydınlık-karanlık, büyük-küçük, az-çok, alçak-yüksek, kirli-temiz, alt-üst, hızlı-yavaş, statik-dinamik zıt kavram örnekleridir.

Kelime kökeniyle diyalektik, Eski Yunanca’da “karşılıklı konuşma” dır ve batı dilinde tartışma sanatı anlamında kullanılmıştır.

Diyalektik yöntemi benimseyenler, bu zıt kavramlar arasındaki çelişkilerden yola çıkarak tezlerini oluştururlar. Diyalektik düşünce ilk çağ filozoflarından bu yana uygulana gelmektedir. MÖ. 535-475 yılları arasında yaşayan Efesli Herakleitos diyalektiğin babası sayılır. Ona göre; Karşıtların savaşı, varoluşun zorunlu ve tek şartıdır. Eğer karşıtlıklar arasındaki savaş olmasaydı hiçbir şey olmazdı. Kozmos karşıtlıkların savaşının meydana getirdiği bir uyum harmonia dır:

“Karşıt olan şeyler bir araya gelir ve uzlaşmaz olanlardan en güzel uyum doğar. Her şey çatışma sonucunda meydana gelir.”

Herakleitos’a göre her şey akar ve sürekli değişir.Ana madde olarak gördüğü Ateş bir an için bile hareketsiz kalmayan bir maddedir. Bu büyük filozofun akış öğretisini ifade eden en bilinen sözü şudur:

“Aynı ırmaklara girenlerin üzerinden farklı sular akar.” Bu söz günümüzde “”aynı ırmakta iki kez yıkanılmaz” şekliyle kullanılır. Diyalektik üzerine bütün çalışmaların başlangıç noktası bu ifadedeki değişimdir.

Platon’a göre doğru bilgiye ulaşmanın en doğru düşünce yoludur diyalektik.

Aristoteles’e göre ise diyalektiğin babası Elealı Zenon’dur. Zenon’un diyalektiği bir tür özdeşlik düşüncesine dayanır. Zenon, diyalektik yöntemi kullanarak hareketin olanaksızlığı gösterir. Ona göre evrende görünenler yanıltıcıdır, bir dizi paradoksla çokluk ve çeşitliliğin hayali olduğunu öne sürer.

İlk çağ filozoflarının diyalektik yöntemi Kant’a gelinceye kadar batı düşüncesinde olumsuz algılanmıştır. Kant, diyalektiği çelişkilerle açıklayarak her oluşta, her durumda çelişkiler olduğunu ortaya koyarak Herakleitos’un diyalektik anlayışını yeniden canlandırmış ve Hegel’e zemin hazırlamıştır.

Diyalektiği tez, antitez ve sentez üçlüsüne dayandırarak açıklayan Hegel’e göre, gerçekleri oluşturan kavramların her biri karşıtını kendi içinde taşır. Düşünce, bir kavramdan (tez) onun içindeki karşıtına (antitez) bundan da yeniden karşıtına (yani ilk kavrama) dönmekle, diyalektik hareket içinde, iki kavramın birliğini oluşturan üçüncü kavrama (sentez) ulaşır. Bu süreç, düşüncenin kendisini kavramasını sağlayan bilinç içeriğini artırır. Hegel’e göre diyalektik, varlığı belirleyen düşüncenin kendi süreci olduğu gibi dünya tarihinin de oluşum ilkesidir.

Marx ve Engels, maddenin hareketinin diyalektik iç çelişkilerinin ürünü olduğunu ileri sürer ve Hegel’in diyalektiğini tersine çevirerek diyalektik idealizm yerine diyalektik materyalizmin temelini atarlar. “Diyalektik, ‘dış dünyada ve insan düşüncesindeki hareketin genel yasalarını inceleyen bilimdir’ tanımıyla diyalektiği bilimle açıklayarak ve bilime dayandırarak günümüzde kullanılan diyalektik yöntem tarifini oluştururlar.

Diyalektik Materyalizm

Marx, Diyalektik yöntemin üstünlüğünü ve Hegel’de “idealist bir kabuk” içinde saklı ve “başaşağı çevrilmiş” olarak bulunan diyalektiğin rasyonel özünü ortaya çıkarabilmek için onu tamamen materyalist temelde yeniden ele almak gerektiğini savunmuştur. Bu anlamda, Marx’ın diyalektik materyalizmden söz ettiği ve onu calışmalarında kullandığı bilinir, ancak sistematize edilmiş bir disiplin ya da yöntem olarak diyalektik materyalizm daha çok Marx’ın ardılları tarafından onun teorik çalışmalarından ve analizlerinden yararlanılarak geliştirilmiştir.

“Benim diyalektik yöntemim, Hegelci yöntemden yalnızca farklı değil, onun tam karşıtıdır da. Hegel için insan beyninin yaşam-süreci, yani düşünme süreci —Hegel bunu “Fikir” (“Idea”) adı altında bağımsız bir özneye dönüştürür— gerçek dünyanın yaratıcısı ve mimarı olup, gerçek dünya, yalnızca “Fikir”in dışsal ve görüngüsel (Phenomenal) biçimidir. Benim için ise tersine, fikir, maddi dünyanın insan aklında yansımasından ve düşünce biçimlerine dönüşmesinden başka bir şey değildir.” (Das Kapital,Almanca İkinci Baskıya Önsöz)

Kaba veya mekanik materyalizmden farklı olarak, “tabiat, toplum ve bilinç” olgularını maddede varolan “İç çelişme” yasasına dayayan ve bu çelişme nedeniyle herşeyin daima daha ileriye ve daha iyiye doğru kendiliğinden hareket ve değişim halinde bu­lunduğunu savunan tarihi ve felsefi teoriye diyalektik materyalizm denir. Marx, kendi teorisini “Mekanist materyalizmden farklılaştırmaya özen gösteriyor, evri­min önemine ve toplumdaki kıpırtılara dikkat çekiyor, mekanist modeldeki tekrar eden ve geriye dönen fiziksel tepki anlayışına karşı çı­kıyordu.

Her bilim, gerçeğin farklı alanlardaki gelişimini ancak o alanlarda geçerli olan özel yasalara bağlar, diyalektik materyalizm ise, bizzat gelişme olgusunu genel yasalara bağlar. Bu genel yasalar, kurgusal varsayımlar değil; bizzat doğanın, toplumun ve bilincin işleyişinden çıkarılmış ve onlara uygulanarak denetlenmiş ve doğrulukları saptanmış bilimsel yasalardır.

Bu yasalar ;

1) Karşıtların birliği ve savaşı yasası.

2) Niceliten niteliğe ve nitelikten niceliğe geçiş yasası.

3) Olumsuzlanmanın olumsuzlanması yasası adlarıyla anılırlar.

Bu yasalar, evrende varolan herşeyin bizzat nasıl devinip geliştiğinin, süreklilikte kesintinin ve karşıtlıkların birdenbire dönüşümlerle nasıl aşıldığının, eskinin yıkılıp yeninin nasıl oluştuğunun anahtarını verir.

Diyalektik materyalizm, hem bilme ve hem de yapmanın öğretisi olmakla, teori ile pratiğin bağımlılığını da ortaya koymuştur. Teorisiz pratik, pratiksiz teori olmaz. pratik teori ile başarılı olabildiği gibi, teori de pratikten yansır.
Share on Google Plus

About Alican

This is a short description in the author block about the author. You edit it by entering text in the "Biographical Info" field in the user admin panel.
    Blogger Comment
    Facebook Comment

0 yorum :

Yorum Gönder